27 Aralık 2018 Perşembe

Sıfırdan Zengin Olmanın En Önemli Sırları

Sıfırdan Zengin Olmak
Dünya toplumunun en zengin %10'luk kitlesi dünyadaki servetin %85'ine sahip. Türkiye'de ise toplumun en zengin %1'i toplam servetin %54,3'üne sahip. Bu zengin insanlar çocuklarına miras olarak maddi servetlerinden daha değerli olan para ve iş dünyası hakkında bilgilerini ve tecrübelerini bırakıyorlar. Para konusu hayatımızdaki en önemli şey olmasa da güzel bir hayat yaşayabilmemiz için sağlık ve aileden sonra bence en önemli konu. Fakat maalesef bu önemli konuyu ne okulda nede üniversitede öğrenmiyoruz. Böylelikle parasal ve finansal eğitimimizi annemiz ve babamızdan almak zorunda kalıyoruz. Fakat eğer anneniz ve babanız yaşadığınız toplumun en zengin %1'lik kesimine dahil değilse iyi bir finansal eğitim almayacaksınız ve büyük bir olasılıkla ömür boyu gereksiz yere maddi sıkıntılarla boğuşacaksınız. Para konusunda sağlam bir eğitimin neden bu denli önemli olduğunu anlamanız için size tek bir örnek vermem yeterli olacak.
Milli Piyango Kazananlar
Milli piyango kazananlar

İstatistiklere göre milli piyango kazanan insanların %70'i 5 yıl içinde ikramiyenin neredeyse tümünü tüketiyorlar. Aynı şekilde herkesin çevresinde tanıdığı bazı insanlar vardır. Bu insanlar aylık maaşları çok yüksek olmasına rağmen asla borçtan kurtulamazlar. Maddi sıkıntılar çekerler. Bu yüzden ister avukat olun, ister doktor, yada ister öğrenci olun, ister asgari ücretle çalışan bir işçi. Para hakkında bazı temel kuralları öğrenmeniz şart. Bunun için de Robert Kiyosaki'nin Zengin Baba Yoksul Baba kitabı çok iyi bir başlangıç. Kitabı okumanızı şiddetle tavsiye etmekle birlikte kitaba dair en önemli içeriklerini sizler için özetleyeceğim.

Küçük Robert'ın 2 babası var. Biri biyolojik babası diğeri ise babasının arkadaşı. İki babası da alanında çok başarılı ve eğitime büyük önem veriyorlar. Robert'ın öz babası üniversite okumuş ve doktora bile yapmış. 2. babası ise liseyi bile bitirememiş. Fakat Robert'ın öz babası ömür boyu maddi sıkıntı çekmiş ve çocuklarına miras olarak yüksek borç bırakmış. O yüzden Robart öz babasını kitapta yoksul baba olarak tanımlamış. Robart'ın 2. babası ise liseyi terk edip hayata atılmış ve para kazanmaya başlamış. Belli bir zaman sonra kendi şirketlerini kurmuş, yaşadığı ülkenin en zengin insanlarından biri olmuş ve çocuklarına milyonlarca dolar miras bırakmış. Bu yüzden Robart para konusunda her zaman babasının en iyi arkadaşı olan kişiyi örnek almış ve bu kişiyi kitapta "zengin baba" olarak tanımlamış. Robart'ın yoksul babası oğluna her zaman şu tavsiyeleri vermiş;

Derslerine çok iyi çalış. İyi bir şirkette sağlam bir iş bul ve yavaş yavaş kariyer merdiveninde yükselmeye başla.

Robart'ın zengin babası ise farklı bir nasihat vermiştir.
Çok oku ve paranın kurallarını iyi öğren. Sonra çok çalış ve yavaş yavaş paranı kendin için çalıştırmaya başla.

Yoksul babanın verdiği nasihati hepimiz duymuşuzdur. Üniversiteye gidip iş bulabilmek için yıllarımızı veriyoruz. Beni sakın yanlış anlamayın. Üniversite eğitimi alıp meslek sahibi olmak çok güzel bir şey. Fakat büyük bir problemin de farkına varmalıyız. Sıradan bir üniversite mezununun hayatını gözden geçirelim;

Mesela Ahmet, Ahmet iyi bir üniversiteden mezun oldu, ardından da güzel bir iş buldu. Aylık maaşı da 5.000 TL olsun. Yapacağı ilk şeyler ne olacak sizce? Ben söyleyeyim; Yeni bir araba, yeni mobilyalar, yeni telefon, pahalı tatiller ve büyük olasılıkla kredi çekip yeni bir ev alacak. Yani maaşının neredeyse tümünü harcayacak. Bu sarmalda 10-15 sene çalışmasına rağmen maddi yönden hala aynı durumda olacak. Hayatını yaşayabilmek için hala haftada 40 veya 50 saat çalışmak zorunda olacak. Ahmet, ne kadar çok çalışırsa çalışsın. İşini ne kadar iyi yaparsa yapsın koskoca 15 sene çalışmış oluyor fakat bu çalışmalar sonucunda elde tutulur hiçbir şey inşa etmemiş oluyor. Bu kişi Sadece giderlerini karşılayabilmiş. Hatta maaşına güvenerek borca girmiştir. Çalıştığı şirket onu işten atsa elde var sıfır. Böylece Ahmet, çalıştığı şirkete kendini tamamen bağımlı yapmıştır. Karl Max'ın çok güzel bir sözü var;
Kapitalist sistem kölelik sistemidir. Sadece köleler sahiplerini seçmekte hürdürler.


Bu 15 sene içerisinde Ahmet tabiki yükselmiş de olabilir. Aylık maaşı 5.000 TL'den 10.000 TL'ye çıkmış da olabilir. Fakat Ahmet, çoğu insanın yaptığı hatayı yapıyor. Geliri artınca, giderlerini arttırıyor. Mesela daha büyük bir eve taşınıyor. Yada daha güzel bir araba alıyor. Daha lüks ve daha pahalı tatiller yapıyor. Yani Ahmet, bir hamster tekerleğine hapsedilmiş bir şekilde yaşıyor. Koşuyor, koşuyor fakat hep aynı noktada kalıyor. Şimdi sizi bu hamster tekerleğinden kurtaracak, hatta hiçbir zaman girmemenizi sağlayacak bir metod sunacağım. İlk öğrenmeniz gereken şey senet ve yükümlülükleriniz arasındaki farklar olacak. Satın alabileceğiniz her şey senet veya yükümlülük olabilir. Eğer aldığınız şey cebinize para getiriyorsa bu bir senettir. Eğer cebinizden parayı çıkartıyorsa bu bir yükümlülüktür. Çok basit bir örnek verelim. Diyelim bir ev aldınız. Aldığınız bu eve karşılık aylık 1000 TL taksit ve faiz ödüyorsunuz. Bu halde eviniz bir yükümlülüktür. Eğer bu evi alıp kiraya verirseniz, mesela aylık 1500 TL kira geliri elde ediyorsanız, bu ev cebinize aylı ktaksitleri ödedikten sonra 500 TL getiriyor. O zaman bu ev bir senettir. Sizlere şimdi fakir, orta sınıf ve zengin insanlar arasındaki en büyük farkı açıklayacağım.
Senetler ve yükümlülükler

Fakirlerin sadece giderleri vardır. Günden güne yaşarlar ve gelirlerinde ufak bir azalma yada giderlerin ufak bir artış olduğunda ortada kalırlar.
Orta sınıftaki insanların da giderleri ve fazlaca yükümlülükleri vardır. Mesela ev, araba, telefon ve mobilya gibi. Orta sınıftaki insanların çok az senetleri hatta çok büyük bir kısmın hiç senedi yoktur.
Zenginler ise temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra tüm gelirleriyle senet satın alırlar. Bu senetler zenginlerin aylık gelirlerini yükseltir ve bu daha yüksek gelirle zenginler daha çok senet alırlar. Böylelikle fakirler hep fakir, orta sınıftakiler hep orta sınıf kalır.  Zenginler ise zaman geçtikçe daha zengin olurlar. Bu yazıyı okuyan bir çok kişinin benim aylık gelirim çok düşük. Senet alacak param yok dediklerini duyar gibiyim. Eğer bir insan aylık 10.000 TL kazanıp tüm maaşını boş şeylere harcıyorsa, bu kişi çok para kazanmasına rağmen zengin değildir. Eğer başak birisi aylık sadece 2500 TL kazanıyor ve 2000 TL ile temel ihtiyaçlarını karşılayıp, 500 TL ile senet almaya başlıyorsa, zengin olma olasılığı 10.000 TL kazanandan daha yüksektir.
Hedef
Hedefimiz 15-20 sene sonra yeterince senetlere sahip olup, onların gelirleriyle geçinebilecek durumlara gelmek ve para için çalışmak zorunda kalmaktan kurtulmak. Bunun için de şuanda yada en kısa zamanda;
  1. Bir işe sahip olup, belli bir aylık gelir elde etmeliyiz.
  2. Tasarruf yapmalıyız. (Tasarruf Etme Yöntemleri)
  3. Tasarruflarımızla senetler satın almalıyız.
Yazımızı beğendiyseniz ve buna benzer yazılardan haberdar olmak istiyorsanız bizi Twitter'dan takip edebilirsiniz. Twitter hesabımızı takip etmek için tıklayın.

Yorumları göster